Ölüm Cezasına Karşı Çıkmak, Cehennemî Bir İlkelliktir

Ali Rıza Demircan 2022-06-08

Ölüm Cezasına Karşı Çıkmak, Cehennemî Bir İlkelliktir

Yüce Rabbimiz'in verdiği ve yücelttiği yaradılış özellikleri sebebiyle, insan muhteşem bir varlıktır. Yaradan'ını tanıması ve O'na, koyduğu yasalara uyarak ibadet edebilmesi için insana bahşedilmiş ana nimet hayattır. Kader senaryosuyla süresi belirlenen hayat, korunması gereken en aziz varlıktır. İslâm şerîatı dahil Peygamberler tarafından insanlığa sunulmuş bütün ilâhî şerîatlerin baş gayesi ve temel buyruğu da hayatı korumak olmuştur.

Bu sebepledir ki hayatımızı kendimizden ve başkalarının saldırılarından korumakla mükellefiz.

İNTİHAR YASAĞI VE NEFSİ MÜDAFAA

Öz canımızı, kendimizden korumamız için intihar haram kılınmıştır. Sabır gösterilmesi gereken zorluklar karşısında rûhî çöküntüye uğrayarak canına kıyan kişi, ebedî hayatını da karartmış olur. Zira sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed; "İntihar eden kişinin, intihar için seçtiği öldürücü yöntemle Cehennem'de azablandırılacağını" duyurmuştur.1 Canımızı başkalarının tecavüzlerinden koruyabilmemiz için de nefsi müdafaa meşru kılınmıştır. Zulme uğrayan Mü'minlere savaş izni verilmiş ve onlar, şu ilâhî emirle de vazifelendirilmiştir: "Size savaş açanlara karşı Allah yolunda savaşın. Ama (amacınızı aşıp) saldırganlık yapmayın. Doğrusu Allah saldırganları sevmez." 2 Kur'ân'ın ve Peygamberî sünnetin müjdelerine göre bu ve benzeri ilâhî emirler doğrultusunda hayatlarını koruma cihadını verenler sevablanacaklar, bu uğurda can verenler de şehit olacakları için Cennet'le armağanlandırılacaklardır.

BAŞKALARININ HAYATINI KORUMA

Hayatı yaratan Rabbimiz'in buyruğu gereği, kendi öz canımızı koruduğumuz gibi, diğer insanların hayatlarını da korumakla yükümlüyüz. Bir diğer ifadeyle cana kıymayacak, kıyılmasına da şiddetle karşı çıkacağız. Bu konuda semavî kitaplarla verilen görev yükleyici ilâhî emir, Kur'ân'da şöylece verilmiştir: "Haklı bir gerekçeye dayanmaksızın Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın...3 Nefsi müdafaa, yargı kararı ve meşru amaçlı savaş dışında insan öldürülmesini yasaklayan İslâm, bir insanın öldürülmesini bütün insanlığın imha edilmesi gibi değerlendirmekte ve bu gerçeği Maide Sûresi'nin 32. âyetinde şöylece duyurmaktadır: "Kim bir kişiyi cinayeti veya yeryüzünde çıkardığı fesad, (terör) sebebiyle karşılık olmaksızın öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur." Sunulan Kur'ân bildirisinden açıkça anlaşılacağı gibi, hangi din ve ideoloji bağlısı olursa olsun, mütecaviz olmayan bir insanı kasıtla öldürmek, insanlığın tümünü katle yeltenmektir. Beşeri cezası da aynıdır ve ölümdür.

Ancak İslâmî imanla hayatını kulluk çizgisi üzerinde konumlandırmış Müslümanı öldürmek ise, ebedî hayatı da azablandıracak azim bir suçtur/günahtır. Nisa Sûresi'nin 93. âyetinde bu gerçek şöyle açıklanmaktadır: "Kim bir mü'mini kasden öldürür (sonra da tövbe edip imanını pekiştirerek güzel ameller yapmadan ölür)se, onun cezası içinde sürekli olarak kalmak üzere cehennemdir." Yeryüzünde insana karşı işlenebilecek en büyük suç-günah olan taammüden öldürmeye, adâlet nizamı olan İslâm'la âdil olan Allah'ın verdiği ceza Kısas'tır; yapılanı aynıyla ödetmektir. Daha açık ifadesiyle ölümdür. Bakara Sûresi'nin 178. âyetinde bu ceza şöylece belirlenmiştir: "Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında (suçu aynıyla ödetmek olan âdil karşılık) kısas size farz kılındı. Hür kişiye karşılık hür, esire karşılık esir, dişiye karşılık dişi..." Kısas, suçla-ceza arası eşitliği sağlayan âdil bir cezadır. O, aklın saygı duyacağı, rûhun tatmin bulacağı, insan hayatının da en etkin bir şekilde korunacağı ceza uygulamasıdır.

ÖLDÜRMEYE ÖLÜM CEZASI

Açıklandığı gibi öldürücü araçlarla kasıtlı bir şekilde insan öldürmenin cezası ölümdür. Ancak bu ceza öldürülen kişinin varislerinin talebi ile uygulanır. İslâm, yetkiyi acıyı duyacaklara, mağduriyeti yaşayacaklara ve adâlet arzusuyla yanacaklara yani varislere vermiştir. İsra Sûresi'nde şöyle buyurulur: "Haklı bir gerekçeye dayanmaksızın Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın. Haksız yere öldürülenin velisi (olan varisleri)ne âdil bir karşılıkta bulunmak yetkisini verdik. Ama veli de yargının vereceği öldürmede bire bir (kısas hakkıyla) yardım görmüştür 4

ÖLÜM CEZASININ DÜŞÜRÜLMESİ

Ölüm cezasını uygulatabilecek varisler, diyet yani tazminat alarak veya doğrudan af ederek ölüm cezasını düşürebilirler.

Varislerin bir bölümünün rızası bile ölüm cezasını kaldırabilir. Yargı kararı ve yönetim gücüyle ölüm cezasını bizzat uygulayabilecek veya bilvasıta uygulatabilecek varislerin, diyet (tazminat) alma yoluyla da olsa intikama muktedirken affedici olmaları, Rabbimizin arzusudur, rahmetidir. Kısas yoluyla ölüm cezasını meşrulaştıran Bakara Sûresi'nin 178. âyetinin son bölümünde şöyle buyrulur: "Eğer suçlu, (öldürülenin varisleri olan din) kardeşleri tarafından (tazminat yoluyla kısastan) affedilirse bu durumda örfü izlemek ve affı sağlayanlara en güzel şekilde ödeme yapmak gerekir.

İşte bu size Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir." Öneminden ötürü bir daha açıklık getirelim. Ölüm cezasını uygulatacak, tazminat veya afla düşürecek olan, yalnızca maktülün varisleridir. Devlet yönetimleri, toplum talepleri ve de referandum sonuçları, ölüm cezasını ne kaldırabilir, ne de affedebilir. Zira cezayı koyan Allah'tır.

Yetkilendiren de O'dur. Devlet, ancak varisleri olmayan maktülün velisi olarak yetki kullanabilir.

ÖLÜM CEZASININ İNSANÎLİĞİ

Varislerin düşürebilme yetkisini kullanabilecekleri bir yapı içinde, kasıtlı öldürmelerde ölüm cezası, yaşanacak çağları da kuşatacak âdil ve de insanî bir cezadır. Ölüm cezasına karşı çıkmak veya devlet yönetimine ya da parlamentolara af yetkisi tanımak, insan hayatına saygısızlıktır. Cinayetlere arka çıkmak, onay vermektir. Yürekleri yanan zayıf varisleri korkuya düşürmek, mânen çökertmektir. Mustarip olan güçlü varisleri de intikamcılığa yönlendirmek, kan davalarını alevlendirmektir. Daha da önemlisi ölüm cezasına karşı çıkmak, ölüm cezasını koyan Allah'a âcizlik/cehalet isnad etmek ve başkaldırmaktır. Allah'a karşı böylesine bir cüret ve isyan, Müslümanı kâfir kılar. Cehenneme yuvarlar.

Bu sebeple her alanda olduğu gibi bu konuda da Müslümanın referansının İslâm olduğunu bilmeliyiz. Ölüm cezasına karşı çıkmak vahşetini medenîlik sanan çağdaş görünümlü, ünlü ve unvanlı cahillerin medyasal etkilerinden korunmalıyız. İslâmî bilgi ve bilinçle hayata Müslümanca bakmalıyız ki, dünyamız huzurlu, âhiretimiz de sürurlu olsun. Yazımızı bir âyetle bitiriyorum: "Ey akıl ve gönül birlikteliğini kurabilmiş gerçek akıl sahipleri!

Yapılana birebir karşılık ceza olan Kısas'ta sizin için hayat vardır." 5 1 İ.Kesir Nisa 29 2 Bakara 190 3 Enam 151 4 İsra 33.5 Bakara 179." sınırını sakın aşmasın. Zira o, "

 

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0